Bir Söyleşi: UNUTULMAYANLAR, UNUTULAMAYANLAR… ATİLLA SÜLDÜR (30 Ağustos 2019)

(Bu söyleşi bir dostumun Aralık 2010’da edebiyat hocası ile birlikte gidip yaptığı bir söyleşi. Haziran 2011’de kendi lisesinin dergisinde yayınlanmış. İşbu söyleşi, ilgili kişinin reklamını yapmayı amaçlamamakta, yalnızca arşiv niteliği taşımaktadır. İlgili düzeltmeler dostumun isteğiyle yapıldı. Görseller de var, onları da bana gönderdiği zaman ekleyeceğim.)

1970 yılından bu yana Isparta Huzurevi Vakıf Başkanlığı yapan, iki şirketliye Ispartalı’ya hizmet vermeye çalışan, ŞAİK (Şehit Ali İhsan Kalmaz) Anadolu Lisesi’nin kuruluş yıllarına şahitlik eden, aynı zamanda okulumuzun eski mezunlarından olan Atilla Süldür’le okulumuzun ilk yıllarına kısa bir gezinti yapma fırsatı bulduk.

Öncelikle bizi kırmayıp röportaj yapma isteğimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Lise yıllarınızın çok renkli geçtiğinizi tahmin ediyoruz, bize o yıllardan kısaca bahsedebilir misiniz?

Ben de sizlere teşekkür ediyorum. Sizinle birlikte geçmişi yad etmiş olacağım. Sorunuza gelince; o yılladan Sıtkı Bilmen hocamı hiç unutamıyorum. Şimdi bizim Isparta Lisesi, 1950-1951 eğitim-öğretim yılında özel lise olarak açıldı. Bir yılı tamamlamdan resmiyete tasdik edildi. Bunu sağlayan, emeği geçen rahmetli edebiyat hocamız Sıtkı Bilmen’dir. Kendisi İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu olup çok ileri görüşlü birisiydi. Bizlere ortaokulda ispatına alışamadığımız alışkanları getiren, hatta o zamanki imkansızlıklarla Isparta’da şimdiki Mehmetçik Gazinosu’nda müteakip seneler ortaokul sonunda değil de lise 1 ve 2. sınıftayken Othello, Hamlet gibi eserleri oynatan, hatta kendisi dekorlarını kara kalemle hazırlayarak kendisini o derece işine veren, yani Isparta Lisesi’ni sanat ve edebiyatta en iyi noktalara çıkaran kişidir, kendisini rahmetle anıyorum. Özel lisenin açılması da Sıtkı Bey’in gayretiyle olmuştur.

İstanbullu görüşü ile niçin burada bir lise açılmasın şekliyle diğer Ispartalı velileri de harekete geçirmiştir. Böylelikle 9 öğrencisiyle eğitim-öğretime başlamıştır. Bu grupta 3 kız ve 6 erkek öğrenci vardı. Öğretime ortaokuldan hocalarımız geliyordu. Hocalarımız o kadar ilgi gösterdiler ki muadelelerimiz ilk sene bitmeden tasdik edildi ve müteakip senelerdeki eski taş binaya, daha sonra pembe bina dediğimiz şimdiki öğretmenevinin yapıldığı yerdeki iki sınıflı ve bir müzik odası olan büyük binaya geçerek eğitimimizi tamamladık. Son sene fen dalı ve edebiyat dalı olarak ayrıldığımızda diğer okullardan gelen arkadaşlarımızla birlikte biz 9 arkadaş fen dalında yer aldı, 8 veya 7 arkadaşımız da edebiyat dalında yer almıştı. O zaman üniversiteler bugünkü kadar kontenjana sahip olmamasına rağmen, arkadaşlarımızdan bir tanesi kendi arzusuyla üniversiteye devam etmedi. Diğer arkadaşların hepsi üniversitenin belli bölümlerine girmiştir. Bu da okulumuzda iyi bir eğitim verildiğinin göstergesi olmuştur. Şimdi okulumuzda durum nedir bilmiyorum ama iyi olduğunu tahmin ediyorum. Çünkü bir gelenek bu, okulumuz öğrencileri iyi üniversitelerde olmalı.

Neyse okuldan bahsetmeye devam edeyim. O zaman 50 – 60 m2’lik bir müzik odamız vardı. Şimdi lisemizde var mı, bilmiyorum! Çok değişik bir eğitim sistemiyle, çok çok iyi hocalardan eğitim aldık. Mesela yine rahmetle anıyorum. Mehmet Vezirci matematik hocası, Fatma Sofulu, eskilere gidersek Muzaffer Bey, Ömer Bey bunlar bizleri çok çok iyi yetiştirdiler. Hatta Mehmet Vezirci hocamız geldiği zaman, yeni öğretmenliğiydi, yani talebe tabiriyle öğretmenliği bizde öğrendi; ama çok iyi bir öğretmen oldu, matematik derslerini çok güzel anlatırdı ve bizi ileriye götürdü. Böylelikle bizim lisenin temeli atılmış oldu.

Yani benim hatıramda kalan en güzel hatıralar, edebiyat hocamızın o günkü imkansızlıklarla sahneye koyduğu eserler ki; başlıca Hamlet, Othello bunları lise kadrosunda arkadaşlarımızla oynardık. Benim de görevim orada suflörlüktü. Çok güzel günlerimiz geçti. Resim hocamız Nermin Hanım sergilerle Isparta’ya ilkleri yapmıştır. Çok güzel eğitim gördük. Isparta Lisesi’nin temeli çok sağlam atıldı ve öyle gittiğini de görüyorum ben. İnşallah daha iyi neticelere imza atılır.

Meslek hayatınızdan da kısaca bahseder misiniz?

O sene ben matematiğimde bir dalgınlığımın neticesi 4,03 alarak ertesi seneye kaldım ve ertesi sene Maçka Mimarlık’ı 45. kişi olarak kazandım. Sınıf arkadaşım Kemal Çağlar devam etti ve mimar oldu. Fakat ben biraz da babamın teşvikiyle İzmir İktisadi Ticari Bilimler’i tercih ettim. Çünkü o boş kaldığım bir sene ticaretin de içine girmiş oldum. Sonra 1962 yılında askerliği bitirip dönünce ticari hayatıma hız verdim. Akaryakıtın yanına otomobil, kamyon, kamyon lastiği gibi üniteleri de ekleyerek biraz daha genişlettim. Bu çalışmalar sırasında tabii ki sosyal faaliyetlerde de bulundum. Ticaret Odası’nda başkan yardımcılığı, başkanlık görevlerinde bulundum. Isparta’da 1970 yılında kurulmaya başlayan huzurevinin temelinde de payımız oldu. 30 seneye yakındır da huzurevinin vakıf başkanı olarak hizmet vermeye ediyorum.

Şimdi son yıllarda, 2000 yılından sonra Isparta’nın ekonomik hayatındaki daralma nedeniyle otomobili bırakıp akaryakıt ve servis hizmetlerinde 2 ayrı şirketimle hizmet vermekteyim, oğlumla birlikte. Şu an içimde bulunduğum durum da böyle.

Bize vakit ayırarak aktardığınız bilgilerden dolayı tekrar teşekkür eder, size sağlıklı bir yaşam dileriz.

Ana sayfaya dön

Ana sayfaya dön

2018 Copyfarleft. Her ne kadar Neocities'e bağlı kalsam da telif lisansı olarak bunu kullanmayı tercih ediyorum.